• +90 312 287 44 44 (Pbx)
  • Kizilirmak Mah. 1450 Street A.T.M. No:1 Block B Floor-15 Flat:72-73 Çukurambar ANKARA
Sistemik Hastalıklar
 
 
 
Sistemik Hastalıklar Nelerdir ?                   
 
Diş hekimliğinde sistemik hastalıkların rolü çok önemlidir. Vücuttaki tüm sistemleri birbirleri ile uyumlu biçimde çalışmaktadır. Ağız ve dişler, solunum ve sindirim sisteminin ilk basamağındadır ve bu sistemler ile bire bir ilişkilidir.
Ağız hastalıkları, direkt ve dolaylı olarak tüm vücudu etkileyebildiği gibi, vücudumuzdaki bazı hastalıklar da belirti ve bulgularını ağız ortamına yansıtır. 
 
Şeker hastalığı (Diabet) 
 
Tüm vücudu olduğu kadar ağız ve dişleri de en çok etkileyen, ve toplumda görülme sıklığı en çok olan sistemik hastalıkların başında diabet (Şeker hastalığı) gelmektedir. Diabet, vücudun, kandaki şeker oranını tam olarak ayarlayamaması olarak tanımlanabilir. 
 
Diyabetin iki tipi vardır: 
 
1) Tip I diabet (insüline bağımlı diabet) Bu hastalarda pankreastan insülin yapımı ya çok azalmış veya durmuştur. Bu durumda kanda insülin yoktur. Kan şekeri düzeyini dengelemek için dışarıdan enjeksiyon ya da tablet yoluyla insülin vermek zorunludur. Genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde, erken yaşlarda görülür. 
 
2) Tip II diabet (insüline bağımlı olmayan diabet) Bu hastalarda pankreasta ileri yaşlara kadar normale yakın düzeyde insülin yapımı vardır. Ancak insülinin etki etmesini sağlayan mekanizmada bozukluk vardır. Şişmanlık ve yanlış beslenme bu duruma sebep olabilir. Hastaların çoğunluğu 40 yaşın üzerinde ve şişmandır, ailelerinde diyabetli akrabaları vardır. 
 
Diabetli hastalarda ağız mukozası kuru ve ağrılıdır. Mantar ve diğer enfeksiyonlar daha sık görülür ve iyileşmeleri zordur. Bu hastalarda yara iyileşmesi de daha yavaş olur. Ağız kuruluğu ve buna bağlı olarak asetonumsu ağız kokusu görülür. Şeker hastalarının diş sağlıklarını etkileyen en sinsi tehlike, bu kişilerde dişleri taşıyan kemiklerde (Alveol kemiği) yıkım olmasıdır. Bu yıkım bazen son ana kadar belirti vermez ve dişlerin sallanması ile ortaya çıkar. Diabet hastaları, ağız sağlıklarına çok özen göstermeli ve dişlerini kaybetmemek için herkesten daha çok gayret göstermelidir. Bunun sebebi, diş kayıplarında sık uygulanan bir yöntem olan implantın, şeker hastalarında, sağlıklı bireylere göre daha az başarılı olmasıdır. 
 
Tansiyon 
 
Tansiyon, kan basıncını ifade eden terimdir. Tansiyonun 9.0 (küçük) ve 14.0 (büyük) daha fazla olması durumunda hipertansiyondan söz edilir. Tansiyonun kontrolsüz yükseldiği durumlarda baş ağrısı ve baş dönmesi, dişlere yansıyan ağrı, göeme kaybı ve nadir durumlarda beyin kanaması görülebilir. Yüksek tansiyonlu hastalarda diş tedavileri yapılmadan önce mutlaka doktorundan onay alınmalı ve kullandığı ilaçlar tekrar değerlendirilmelidir. Özellikle cerrahi işlemler sonrasında kanama kontrolünde zorluk olabilir. Bu sebeple özellikle kan sulandırıcı ilaçların dozu (Aspirin ve kumadin gibi) doktor kontrolü ile tekrar ayarlanır. Tansiyon hastalarında dikkat edilmesi gereken başka bir nokta, diş tedavisinin kendi başına bir tansiyon sebebi haline getirilmemesidir. Bazı hastalar tedaviden korktukları için tansiyonları çıkabilmektredir. Bu anlamda hekim, hastasını rahatlatabilmeli, diş tedavisi tansiyonun sebebi olmamalıdır. 
 
Tiroid hastalıkları 
 
Tiroid bezinin normalden fazla çalışması ve fazla hormon salgılamasına Hipertiroidi denir. Bu hastalarda bazal metabolizma hızı artmıştır. Bu hastalarda erken dişeti rahatsızlıkları, dişlerin sürme zamanlarında değişim, erken çene gelişimi görülebilir. Ayrıca ağız mukozasında tümörler ve enfeksiyon görülebilir. Bu hastalarda epinefrin ve adrenalin kullanımında çok dikkatli olunmalı, mutlaka hekiminden konsultasyon alınmalıdır. 
 
Hipotiroidi durumlarında (Tiroid bezinin az çalışması) ise dilde büyüme, dişlerde çapraşıklık görülebilir. Tıbbi durum kontrol altında olduğu sürece diş tedavisi kolaylıkla yapılabilir. 
 
Radyoterapi 
 
Kanser tedavisi, genel vücut direncini oldukça düşürür. Radyoterapi ve kemoterapinin ağız ve diş sağlığı üzerindeki etkisi, tükürük bezlerinin salgılarının azalması, ağız mukozasının kuruması ve yaralanmaya daha açık hale gelmesi ve diş temizliğinin güçleşmesi ile birlikte ortaya çıkar ve uzun vadede diş çürükleri ve diş kaybı ile sonlanır. Tedavi sırasında vücut, enfeksiyonlara daha da açıktır. Bu tedaviler sırasında diş tedavilerinde kullanılan antibiyotiklerin de kullanımı kısıtlanabilir. Bu açıdan, kanser tedavisi henüz planlanma aşamasındayken, tüm diş tedavileri planlanmalı, gerekli diş tedavileri, çekimleri ve dolguları yapılmalıdır. Tedavi sırasında yapay tükürük, flor ve diş cilası gibi çürümeyi önleyici önlemler alınabilir. 
 
İlaç kullanımı 
 
Kullandığınız ilaçlar, diş tedavileriniz sırasında kullanılan ilaçlarla etkileşim yapabilir, ya da sistemik durumunuzda değişikliklere sebep olabilir. Bu sebeple diş hekiminize kullandığınız ilaçlarla ilgili detaylı bilgi vermeyi unutmayın. Kullandığınız ilaçların etkileri aşağıdaki gibidir. 
 
- Antiartritik,antipiretik,antienflamatuar: Tat alma bozuklukları 
 
- Antibiotikler: Mantar enfeksiyonları 
 
- Antikoagülan: Kanama bozuklukları 
 
- Antikonvülsan: Yanak mukozasında yaralar, tat alma bozuklukları 
 
- Antihipertansif : Tükürük salgısı bozuklukları 
 
- Antineoplastik: Mantar, kanamai, virüs enfeksiyonları, aftöz stomatit, veziküloülseratif stomatit 
 
- Kortikosteroidler, İmmunsupressantlar,antiproliferatifler: Mantar enfeksiyonları, rekürent oral viral enfeksiyonlar, vesikuloulseratif stomatit 
 
- Kas gevşeticiler: Tükürük salgısı fonsiyon bozuklukları 
 
Bağ doku hastalıkları 
 
Bağ doku hastalıkları, ağız mukozasını, diş etini ve dili ilgilendiren yapılarda lezyonlara sebep olur. Bu lezyonlar ağrılıdır, ağız temizliğini, beslenmeyi ve konuşmayı etkiler. bu rahatsızlıklar arasında psoriarisis, romatoid artrit, sjögren sendromu, sistemik lupus eritromotozus sayılabilir.. 
 
Organ nakilleri 
 
Organ nakilleri sonrasında, hastalar genellikle bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanır. Bu ilaçlar hem enfeksiyonların baskılanmasını engeller, hem de genel direnci düşürür. Bu hastaların dikkat etmesi gerekenler, günlük antibakteriyel ağız gargaraları, düzenli hekim kontrolleri, cerrahi girişimlerde antibiyotik kullanımıdır. 
 
HIV 
 
Halk arasında AIDS olarak da bilinen HIV, bağışıklık sisteminin zayıflaması ile ortaya çıkan sistemik bir hastalıktır. Bu hastalığın kendisi ölüm sebebi değildir ve günümüzde AIDS hastaları diğer bireyler gibi konforlu bir yaşam sürebilmektedirler. Bu hastalarda diş hekimini ilgilendiren, sık sık tekrarlayan ağız içi lezyonlarıdır. Hastaların ağız bakımlarını tam yapmaları, sık sık tekrarlayan aftlara dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu hastalar durumlarını saklamamalı, hekimlerin gerekli önlemi almalarına fırsat vermelidirler. Gerekli önlemler alındıktan sonra, tüm tedaviler yapılabilir. 
 
Kalp hastalıkları 
 
Diş hekimi önce hastadan iyi bir anamnez almalıdır. Hastada anjinayı başlatacak durumlardan kaçınmalıdır. Mutlaka kardiyologla konsultasyon yapmalıdır. Anjina nöbeti aşırı egzersizle geliyorsa ve oral nitro gliserinle kontrol altına alınıyorsa, yakın zamanda anjina atağı olmamışsa basit cerrahi işlemler yapılabilir. Yeni anjina geçirmiş hastalarda ve anstabil anjinası olanlarda genel anestezi 3 ay ertelenmelidir ve herhangi bir dental cerrahi müdahele yapılmamalıdır. Dental tedavi sırasında hasta anjina ağrısı hissederse ve anjina hikayesi veriyorsa 0.5 mg nitrogliserin dil altına konmalı, oksijen verilmeli ve hasta oturur pozisyonda tutulmalıdır. Kalp kapak lezyonu olmadıkça bu hastalarda endokardit tehlikesini önlemek için antibiyotik vermeye gerek yoktur. Konjenital kalp hastalıklarında her iki dentisyonda da sürme gecikmeleri görülür.Genel anestezi risklidir. Kanama eğilimleri ve enfektif endokardit riski vardır. Kanama eğilimleri trombosit fonksiyon bozukluğu ve siyanotik konjenital kalp hastalığında fibrinolitik aktivitenin artması nedeniyledir. Diş çekimi kalp, solunum, kanama ve enfektif problemlere neden olabilir. Hastalardan tedaviden önce konsultasyon istenmelidir. Hastalara antibiyotik proflaksisi uygulanmalıdır. 
 
Astım 
 
Astım hastalığı, hava yolunun aşırı duyarlı olması halidir. Ağız mukozasında bazı durumlarda ödem oluşur ve nefes almayı zorlaştırır. Öksürük, hırıltı, nefes alma zorluğu gibi belirtileri vardır. Bunu tetikleyen etkenler, alerjenler, sigara, stres, kimyasallar, ve bazı ilaçlardır. Hastaların dikkat etmesi gerekenler, gerekli ilaçlarını yanlarında bulundurmak, sabah erken saatlerde tedaviye gelmek, gereksiz strese girmemek ve diş hekimi korkusunu bastırmaktır. 
 
Ateşli Romatizma 
 
Eklemlerde gezici nitelikte ağrı, şişlik, kızarıklık ve sıcaklık; kalpte kapak harabiyeti, kalp yetersizliği; kol, bacak ve yüzde çeşitli (tik gibi) istemsiz hareketler, deride dalga, dalga kızarıklık;deri altında nohut gibi şişlikler yapabilen bir hastalıktır. Diğer etkilerinin önemsiz ve geçici olmasına karşın, kalp kapaklarındaki etkisi en tehlikelisidir ve ömür boyu kalıcı olabilen arızalar bırakabilir. 
 
Diyaliz Hastaları 
 
Diyaliz tedavisi gören hastalarda genel olarak bağışıklık mekanizmasında zayıflama ve enfeksiyona yatkınlık vardır. Bu hastaların, ağız bakımlarına daha fazla dikkat göstermesi ve olası sorunlarda hemen dişhekimlerine başvurması gerekmektedir. Bu hastaların tedavisini dişhekimi, diyalizden sorumlu hekimi ile konsultasyon yaparak planlayacaktır.